ÇORUM KATLIAMI

 

 

Çorum Katliami ( Bu Yazi Aleviyol dergisini düzenleyen Canlarimizdan alinmistir )


1. Hazirlik Asamasi

Çorum katliami da, ülke genelinde islenen siyasi cinayetlerden, okul isgallerinden, Malatya, Kahramanmaras, Gazi katliamlarindan soyutlayanak; sag-sol gruplarin çatismasiyla degerlendirilemez. Böyle bir degerlendirme, siyasi cinayetlerin ve katliamlarin ardinda yatan dinamikleri görmekten mahrumdur.
1961 Anayasasi, ileriye yönelik bazi temel hak ve özgürlükler getirmisti. Memurlar, gençlik, köylü ve esnaf örgütleniyordu. Emek agirlikli, demokrasi yanlisi siyasi parti ve örgütlenmeler kurulmaya basladi. Vatandas olmanin bilinci ve toplumsal muhalefet gelisiyordu. Uyanis ve örgütlenmenin sonucu olarak bagimsizlik, sömürü ve baskilar tartisilmaya baslandi. Emekçi kesimler, siyasi iktidarlarin uygulamalarini izlemeye, denetlemeye ve sorgulamaya yöneldiler. Bu yillarda toplumsal muhalefetin gelistigi illerden biri de Çorum’du. Çorum’daki toplumsal muhalefetin yayginlasmasini baskiyla engellemeyi amaçladilar. Baskiya bir kilif gerekiyordu. Iç, Dogu ve Güneydogu Anadolu’da etnik ve mezhepsel topluluklar içiçe yasiyordu. Bu bölgelerde issizlik de fazlaydi. Tertip sahipleri, planlarini uygulamaya, etnik ve mezhepsel bir ayrim yaratma üzerinden gitmeyi yeglediler. Bu amaçla, devletin ekonomik ve politik destegiyle güçlendirilen irkçi-seriatçi örgütler devreye sokuldu. Bu örgütler, “Türk-Islam Sentezi” ögretisinin rehberliginde, halki Alevi-Sünni, Türk-Kürt olarak ayirmaya ve bu ayriligi körüklemeye basladilar.
1980’de yapilan Çorum katliami, bu planin uygulanmasinda önemli bir halkadir. Ancak öncelikle, tertiplere direnecek demokrat güçleri kontrol ve baski altina almak, saldirida bulunacak güçleri güvenceye almak gerekiyordu. Bu amaçla Çorum Valiligi’ne sag görüslü ve tarafli (AP iktidarinda Içisleri Bakanligi yapmis ve zehir hafiye diye taninan Faruk SÜKAN’in bacanagi) Rafet ÜÇELLI atandi. Emniyet Müdürlügüne, yansizligiyla taninan Hasan UYAR’in yerine, Tunceli’de birçok olaya adi karismis olan Nail BOZKURT; Milli Egitim Müdürlügüne de MHP’nin militani olarak taninan Fethi KATAR getirildi. Demokrat olarak taninan 40’a yakin polis tel emriyle baska illere atandi. Demokrat birçok okul yöneticisi ve ögretmenle memur, kentten sürgün edildi. Devletin birçok kurumu, fasistlerin karargahi haline getirildi. MHP’lilere yaygin olarak silah ruhsati verilmeye baslandi.
Planlanan katliamin önhazirliklari hakkinda bilgilenmek üzere ABD’nin Türkiye Büyükelçiliginde görev yapan Robert Alexandr PECK (CIA görevlisi olarak taninmaktadir) Çorum’a gider ve kentte, MHP Il Baskani ve Yöneticileriyle, Vali ve CHP’li Belediye Baskani Turhan KILIÇOGLU’yla görüsür. MHP’nin etkin oldugu köy ve ilçeler ile Alevi ve Sünni nüfusun dagilimi hakkinda bilgi edinmeye çalisir. Ayni kisi, Çorum’dan sonra Amasya ve Tokat’a da gider.
Gazeteci - Yazar Cüneyt ARCAYÜREK, CHP hükümetinde Içisleri Bakanligi yapmis olan Hasan Fehmi GÜNES’ten su bilgileri alir:
“1979’da Amasya Belediye Baskani Gündüz TÜREM, simdi SHP Il Baskani, telefondaydi, ‘Bir Amerikalinin geldigini, görüsmek istedigini’, bildirdi. Amasya duyarli bir kent, MHP’liler orada iyi örgütlenmisler. Adamin adi PECK’ti, ABD Büyükelçiliginde görevliydi. Konusmasini ve içerigi hemen bildirmesini söyledim. Vali Aydemir CEYHAN’i aradim, Amerikaliyi kontrol altina almasini ve konuk etmesini bildirdim.
“Amasya Belediye Baskanimiz beni aradi ve zarfin üstüne aldigi notlari okudu. O zarfi da bana gönderdi sonra; PECK merakliydi.
“Amasya’da Alevi-Sünni ve sag-sol çatismasi üzerine sorular soruyor ve ne zaman, hangi ölçüde bir çatisma çikabilecegini arastiriyordu. Vali, adami misafir etmisti bir devlet kurulusunda
“Nedense misafirhanede rahat edememis PECK. Sabah erkenden, kahvalti etmek için, Saraçoglu tesisleri diye anilan, bize göre MHP’lilerin merkezi bir yere gitmis. PECK’i izledik. Daha sonra Karadeniz kiyisina gitti. Hep ayni sorulari soruyordu. ‘Bir kivilcim patlama yaratir’i arastiriyordu. .... Gündüz ÖKÇÜN’e gittim, anlattim. PECK, CIA ajaniydi. MIT ve baska kanallar CIA ajani oldugunu bildiriyordu. Kibris’taki CIA istasyonuna bagliydi.” 1
Çorum’da deneme niteliginde birtakim olaylar çikartiliyor. Ülkücüler, Alaca Ilçesinde bir soförü öldürmüs, katil bulunamiyor. Mart 1980’de, CHP Gençlik Kolu üyesi Cemal KEPÇELI dükkaninda silahli saldiriyla yasamini yitiriyor. Ülkücü katil, uzun süre sonra Çanakkale’de yakalaniyor; üzerinde öldürülecek CHP’lilerin isim listesi çikiyor. Bunlar sadece sinirli örnekler. Bu dönemde, kentte meydana gelen çok sayida saldiri ve yaralamanin suçlulari bulun(a)mamaktadir.
19 Mayis Gençlik ve Spor Bayrami kutlama hazirliklari sirasinda, ülkücüler, bayram törenine katilan kizlarin kiyafetlerini gerekçe göstererek halki tahrik amaciyla su bildiriyi dagitirlar:
“MÜSLÜMAN, NAMUSUNA SAHIP ÇIK!
“19 Mayis gösterileri adi altinda yine masum bacilarimizin iffet ve hayasina kahpece ve haince saldiracak bir gün geliyor. Yüreklerimizi parçaliyor, içimize kan akitiliyor. Yine Müslüman evladi kan aglaya aglaya, kâfir düzen tarafindan soyularak, en müstehcen ve kepaze kilikta teshir edilecektir.
“Bin yillik mübarek tarihimize bundan büyük bir leke sürülebilir mi?
“Kurtulus Savasinda namusunu Yunan eli kirletmektense ölmeyi tercih eden mübarek ninelerimizin kemikleri sizlamaz mi?
“Ey Müslüman, düsün, süngüyle ana karnindan çocuk çikartan zihniyetle bu zihniyetin farki ne? ‘Namazini kil, orucunu tut yeter, karisan mi var?’ diyen gafil Müslüman, sen de düsün.
“Düsün ki, hâddini bilmeyenlere bildirelim hâdlerini. Su hadis-i serifi asla unutma: Haksizlik karsisinda susan, dilsiz seytandir. Ne mutlu cani ile kani ile mali ile CIHAD edenlere / Islamci Gençlik.” 2
Katliam için ortamin yeterince olgunlastigi bir döneme giriliyordu.
2. Katliamin Birinci Dönemi [Home]
Gün SAZAK’in öldürülmesi
MHP Genel Baskan Yardimcisi Gün SAZAK (I. MC Hükümetinde Gümrük ve Tekel Bakanligi yapmistir) 27 Mayis 1980 günü Ankara’da vurularak öldürüldü. Bunun üzerine, MHP ve ÜGD gibi bagli örgütler, Türkiye genelinde planli bir saldiriya geçerler. Saldiri, özellikle Alevilerin yogunlukta oldugu kentlerde yogunlasir. Saldiri kampanyasinin sonuçlariyla ilgili basinda yer alan haberler.
* Çorum’da MHP’lilerin yürüyüsünde bir kisi öldü, 10 kisi yaralandi. 100 isyeri tahrip edildi.
* Sivas’ta sokaga çikma yasaginin kalkmasindan sonra ülkücü bir grup polisle çatisti. Bir komiser muavini ile bir ülkücü yaralandi.
* Devlet Planlama Teskilatina yeni alinan ülkücüler, Basbakanlik yemekhanesinde saygi durusu için memurlari zorla ayaga kaldirdi, direnenler tartaklandi.
* Ankara’da üç günlük yas ilân eden ülkücüler, eglence yerleri ve isyerlerinin üç gün süreyle açilmamasini istediler.
* Manisa’da esnafin kepenk kapatmasi için bildiri dagitan 100 ülkücü gözaltina alindi.
* Konya’da amca çocugu üç isçi, kaldiklari evi basan fasistlerce öldürüldü.
* Eskisehir’de üç kisi öldürüldü,
* Bursa, Adana ve Istanbul’da yedi kisi öldürüldü.
* Sakarya’da TSIP merkezi saldiriya ugradi; bazi okullarda ögrencilerin derslere girmeme eylemi baslatildi.
* Izmir’in degisik semtlerinde protesto eylemleri yapan gruplarla polis arasinda çatisma çikti, bir polis memuru yaralandi.
* Çorum’da devam eden olaylarda iki polis öldürüldü, bir polis agir yaralandi. Çorum’da sokaga çikma yasagi konuldu.
* Merzifon’da baslayan ve bazi evlerle isyerlerinin tahrip edilmesiyle süren olaylardan sonra Amasya Valisi Abidin COSKUN Ilçede gece sokaga çikma yasagi koydu. Ilçede tüm okullar bes gün tatil edildi.
* Artvin’de Cemal SIMSEK ve oglu Kemal SIMSEK silahli saldiri sonucu yaralandi. Cemal SIMSEK öldü.
* Kars’ta bir kisi öldürüldü.
* Diyarbakir’da Abdülrezak ÖNER isimli isçi silahli saldirida öldü.
* Kütahya’da Halk-Der Baskani Abdullah ÖZCAN ve Fakir ZINCIRCI silahli saldiri sonucu yaralandi, Abdullah ÖZCAN kurtarilamayarak öldü.
* Trabzon’da Fatih Egitim Enstitüsü’nde yapilan saldirida dört ögrenci yaralandi. 3
Gün SAZAK, Ankara’da öldürülmüstü. Eger olacaksa, duygusal bir tepkinin Ankara’da gösterilmesi beklenirdi. Oysa Türkiye genelinde baslatilan saldiri, tahrip ve cinayetler günlerce sürdü. Özellikle Alevilerle Sünnilerin, Türklerle Kürtlerin iç içe yasadigi kentlerde saldiri ve cinayetler halka yönetildi. Tüm bunlari, duygusal bir tepkinin masum sonuçlari olarak degerlendirmek mümkün degildir. Cereyan eden, planli programli bir cinayet ve saldiri kampanyasidir.
Çorum katliami, Gün SAZAK’in ölümü gerekçe gösterilerek baslatilmistir. 28 Mayis Çarsamba günü, sagci gruplarin (ülkücüler), Çorum’un en islek caddesinde toplanmaya basladiklari görülür. Çogunlugu çocuk ve gençlerden olusan ülkücüler, bir süre sonra, elleri havada kurt isareti yaparak “Kanimiz aksa da zafer Islamin, Kana kan, intikam” sloganlariyla yürüyüse geçerler. Yürüyüs kisa sürede bir ‘saldiri yürüyüsü’ne dönüsür. Güzergah üzerinde bulunan ve solculara ait olan isyerleri tahrip edilmeye baslanir. Saldirinin heyecani, kortejin çevresindeki görevli polisleri de sarar ve polisler, saldirganlari seyre dalar.
Kimi okullarda sagci gruplar, ögrencileri eyleme ve derslere girmemeye zorlar. Endüstri Meslek Lisesinde sagci bir grup, solcu ögrencileri dövmek isterken, kavgayi önlemeye çalisan okul müdürü ve yardimcilari polislerin engellemesiyle karsilasirlar.
28 Mayis günü baslatilan ilk eylem böyle noktalanir. Eylemden sonra sagci gruplar ve MHP Il Yöneticileri, ilk günün degerlendirmesini yaparak yeni saldiri hazirliklari planliyorlardi. Gün SAZAK’in Ankara’da düzenlenen cenaze törenine katilmak için ayrilanlar kente dönmeye baslarlar. Ayrica bazi yabanci turizm sirketleri de Çorum’a çesitli bölgelerden MHP’li militan tasiyorlardi. 29 Mayis günü baslatilacak ve günlerce sürecek saldirinin plani, saldiri yapilacak semtler, bu semtlerde görevli olacaklarin listesi bu arada hazirlanir,
Günlük islerinin ugrasisi içindeki Çorumlular, 29 Mayis sabahi evlerinden çiktiklarinda, cadde ve sokaklarin eskiyalarca isgal edildigini görürler. Yüzyillar öncesinin eskiyalari yagmaciydilar. Oysa bu eskiyalar gözleri kanli, agizlari beyaz köpüklü, elleri silahli olarak insan avina çikmislardi. Yüzyillar öncesi eskiyalar, gereksinmeleri olan giyecek, yiyecek için yagma ve talan yapiyorlardi. Yörelerindeki agalardan baska kimseyle iliskileri yoktu. Oysa bu eskiyalar, ABD, IMF ve Dünya Bankasiyla iliskilidirler. Kendilerini ülke ölçeginde kollayan, yönlendiren, ekonomik ve politik destek veren siyasi iktidarlar ve güçler bulunmaktadir.
29 Mayis 1980 sabahidir. Fasist güruh, Çorum’un caddelerini, sokaklarini, meydanlarini isgal etmekle yetinmedi, Çorum’la baglantili bütün il, ilçe ve köy yollarini tuttular. Sagirlarin ve körlerin bile görebilecegi bu hazirliklarin, devlet tarafindan görülmemesi olanak disidir.
“Kana kan, intikam” sloganiyla saldiriya geçen fasistler, Alevi ve solculara ait önceden belirlenmis isyerlerini tahrip etmeye ve yakmaya basladilar. Gördükleri kendilerinden olmayan herkese sopalarla saldiriyor ve esir aliyorlardi. Saldiriya ugrayanlarin, güvenlik güçlerine basvurduklarinda aldiklari yanit oldukça açiklayiciydi: “Toplumsal olaydir, müdahale edemeyiz.”
Çorum Gazetesine saldiri [Home]
Riza ILIMAN, Çorum’da ögretmendir. Çorum’un kültürünün, folklorunun ve sorunlarinin arastirilmasini, tartisilmasini; genç kusagin kültürel çalismalara katilmasini istemektedir. Bu tür çalismalarin kaliciligini saglamak amaciyla yerel bir günlük gazetenin çikarilmasini düsünür. Kendisi memurdur. Esi Yeter ILIMAN adina “Çorum” gazetesini çikarir. 4 sayfalik gazetede; Çorum’un sorunlarini, kültürel ve siyasal etkinliklerini yansiz olarak yansitmaya çalisir. Çorum Gazetesi bu özelligi nedeniyle gerici ve fasist güçlerin ilk hedefi olmustur. 29 Mayis günü, saldirganlar, sol yayin bulunduran Bahar Kitabevi’ni silahli tararlar. Kitabevinin sahibi Mustafa KARAKURT ve esi, bodrum katina siginarak canlarini kurtarmaya çalisirlar. Kitabevinin içinde ne buldularsa tahrip ederek yakan saldirganlar, sonra Çorum Gazetesi’ne yönelirler. Riza ILIMAN, oglu ile gazetenin yazihanesinde oturmaktadir. Saldirganlarin gelisini gördüklerinde arabalariyla uzaklasirlar. Ama gazetenin matbaasi ve bürosu tam bir harabeye çevrilir, bütün esyalar tahrip edilerek yakilir. Gazetede isçi olarak çalisan Vahap AVCI ve Murtaza KARATÜRK, binanin köselerine siginarak canlarini kurtarirlar.
Saldirganlar, Alevilerin ve solcularin çogunlukta olduklari Milönü Mahallesine yönelirler. Gelismeleri izleyen Milönü halki, yollarda barikatlar kurarak önlemlerini almaya çalisirlar. Saldirgan grup Milönü’ne üç ayri koldan yürümektedir. Bir kol, Gazipasa Ilkokulu yanindaki yoldan, diger bir grup Eski Mecitözü Caddesi’nden, baska bir grup da Yetistirme Yurdunun yanindaki yoldan “Kana kan intikam, kanimiz aksa da zafer Islamin” sloganiyla Milönü’ne dogru yaklasmaktadir. Fasistleri yolda sol bir gruba mensup devrimciler karsilar. Karsilikli çatisma baslar. Bu sirada çevrede olan polis ekibi, savunmada olan sol gruba saldirarak iki kisiyi gözaltina almaya çalisir, ancak sert bir tepkiyle karsilasirlar ve olay yerinden ayrilmak zorunda kalirlar.

Halk kendini korumaya çalisiyor
Çorum halki, Kahramanmaras katliamini animsamaktadir. Kentte görevli polislerin yanli tutumlarina tanik olmuslardir. Bu yüzden, güvenliklerinin saglanmasina iliskin yegane çarenin kendi imkanlarina dayanmak olduguna karar verirler. Ancak, ellerinde saldirganlarinkiyle esdeger nitelikte savunma gereçleri yoktu. Simdilik asil yapacaklari, masalarini, sandalyelerini, biriket türünden malzemeleri mahalle girislerine yigarak barikat olusturmak ve barikat nöbetine durmakti. Baska seçenekleri de yoktu. Demokrat, Alevi, Sünni, solcu ayrimi gözetmeden güçbirligiyle giris yollarinda kurduklari barikatlarla önlemlerini alir ve kadini, genci, yaslisiyla dönüsümlü olarak nöbet tutmaya baslarlar.
Milönü semtinde bunlar olurken; kentin baska semtlerinden (Kuruköprü, Üçevler, Sigorta, Mutluevler vb.), çatismalarin yogunlastigi, silah kullanildigi, isyerlerinin tahrip edilerek yakildigi haberleri geliyordu. Fasistlerin saldirilarina polisin seyirci kalmasi, bazi polislerin de fasist saldirganlara yardimci olmalari, olaylarin genislemesine ve yayginlasmasina neden oluyordu. Saldiri, genellikle Alevi ve solcularin oturduklari semtlere yönelmisti. Daha simdiden, 45 yasindaki Servet YILDIRIM öldürülmüs, Celal ERDOGAN (Ögretmen), Salih YILMAZ (Ögretmen), Turan KABALAK, Vedat ELIAÇIK, Hüseyin SIMSEK, Sefer EKEN, Sezai GÜREN, Neset AYDIN, Mustafa NALLICA, Sadik VASIFOGLU, Hasan KÖSE, Asir DEMIREL isimli kisiler de kursunla agir yaralanmislardi. Altinevler semtinde evlerinin balkonunda oturan iki kizkardes de, atilan atesle yaralanmistir.
Olaylarin kontrolden çikmasi üzerine, Çorum Valisi Rafet ÜÇELLI, sokaga çikma yasagi koymus ve askeri birliklerden yardim istemisti. Askeri birlikler, kentte saldiriyi önlemek, güvenligi saglamak için yollarda kurulan barikatlarin kalkmasini, karsilikli çatismanin durmasini saglamaya çalisiyordu. Sadik ERAL, bu durumu söyle anlatir:
“Barikat basinda bekleyenlerle bir subay arasinda su konusma geçiyor:
- Barikatlari hemen kaldirin. Yoksa silah kullanmak zorunda kalacagiz !
- Barikatlari savunma amaciyla kurduk. Gördügünüz gibi saldiran onlar !
- Barikatlari kaldirip güvenligi saglamak zorundayiz.
- Barikatlari kaldirirsak yeni bir Kahramanmaras katliami yasanir. Saldirganlari dagitmazsaniz, barikatlari kaldirmayiz.
- Pazarlik yapmaya niyetimiz yok
- Öldürseniz bile barikatlari terk etmeyecegiz.
Barikatlar kalkmiyor. Askerlerle barikatçilar yan yana bekliyorlar. Barikatlarin yanlarinda atesler yakiliyor. Askerler ve halk birlikte isiniyor.
Yer Ankara-Samsun karayolu üzeri... Çorum Kalesi yakinlarindaki büyük bir barikatin basi. Yine askerler ve barikatçilar... Bu sefer askerlerin basinda Jandarma Yarbay Vural GÜRIDE var. Elinde telsiz. Barikatçilar, askerlere sirtlari dönük durumda oturmuslar. Yarbay GÜRIDE, telsizle konusmakta. Konustugu, Vali Rafet ÜÇTELLI...
Telsiz konusmasi orada bulunanlarca duyulmaktadir. Valiyle Yarbay GÜRIDE arasinda su konusma geçer:
- Lütfen Ankara-Samsun karayolu trafige açilsin.
- Sayin Valim, yolu açmak için silah kullanmak zorunda kalacagiz. Kan akar, bu da olaylari tirmandirir. !
- Her seye karsin yol trafige açilmalidir. !
- Kan dökülür, ben açamam sayin Valim, buyurun siz açin...
Ankara-Samsun karayolundaki zayif barikatlari asan 19 AN 709 plaka yazili kirmizi renkli Renault marka bir otomobil, Milönü Semtini tarayarak boydan boya geçiyor. Ardindan ates açiliyor. Daha sonra, plakasinin bir traktöre ait oldugu anlasilan otomobilin içindeki polisleri taniyanlar oluyor. Otomobilin polislere ait oldugu yolunda halk arasinda kesin kanaat olusuyor...” 4
Iki polisin ölümü [Home]
Mayis’in 28, 29, 30’uncu günleridir. Karsilikli çatismalar sürmektedir. Askeri birliklerin devreye girmesiyle saldirilar ve çatismalar denetim altina alinmis gibi görünmektedir. Bunu firsat bilen güvenlik kuvvetleri, bazi mahallelerde operasyonlara baslar. Saldirilarin basladigi günden beri güvenlik güçleri Milönü’ne giremiyorlardi. Arama sirasinda güvenlik güçleri, Mutluevler-Su Deposu yakininda, yol ortasinda kursunlanarak öldürülmüs bir erkek cesediyle karsilasirlar. Yapilan kimlik tespitinde cesedin polis memuru Abdurrahman KOÇAK’a ait oldugu belirlenir. Daha sonra Milönü’nde baska bir polisin daha öldürüldügü, birinin de yaralandigi ortaya çikmistir. Bu olaydan yarali kurtulan polis memuru Mehmet BEKTAS’in ifadesi söyledir:
“Trafikteki servisler kaldirilmis oldugu için, sabahlari ise degisik vasitalarla gidiyorduk. O sabah Muzaffer ile Milönü’nden geçerken bos bir arsadan üzerimize dört el ates edildi. ‘Durun, teslim olun, silahlarinizi atin’ diye bagirdilar. Muzaffer silahini çekip ates etmeye basladi. Benim Kirikkale tutukluk yapmisti. Onlar ates etmeye devam ediyorlardi. O sirada Muzaffer vuruldu ve düstü. Düsünce ates edenler uzaklastilar. Muzaffer, ‘Hemserim beni kurtar!’ dedi. Egilip baktigimda ölmüstü. Onun tabancasini aldim ve kaçanlarin arkasindan iki el ates ettim. Bu sefer 100-150 kisi olarak bana dogru geliyorlardi. Yapacak bir sey yoktu, kaçarak bir apartmana girdim. Bu sirada attiklari bir tugla alnima gelmisti. Ev sahibi, ‘Girecek benim evi mi buldun, defo!’ dedi. Beni kovalayanlari da içeri aldi. Üzerime atladilar ve beni sürükleyerek sokaga çikarttilar. O sirada kendimi kaybetmisim. Esim Gülay beni oradan olarak, hastaneye götürmüs.” 5
Baska söylentilere göre, Mehmet BEKTAS, birlikte oldugu polis memuru Muzaffer YESILYURT’a Milönü’deki barikatlarin kaldirilmasini teklif etmektedir. Demokrat oldugu bilinen Muzaffer YESILYURT karsi çikinca, Mehmet BEKTAS silahini çekerek Muzaffer’i vurur. Barikatlarin yaninda bulunanlar da olayi görüyor ve Mehmet BEKTAS’in arkasina düsüyorlar. Olay açikliga kavusmuyor, ama iki solcu olayla ilgili olarak gözaltina aliniyor ve tutuklaniyorlar.

Polisler Milletvekiline saldiriyor
CHP Çorum Milletvekilleri Sükrü BÜTÜN ve Ethem EKEN ile Senatör Abdullah ERCAN olaylari yerinde incelemek üzere Çorum’a gelirler. TBMM üyeleri, CHP’li Belediye Baskani Turhan KILIÇOGLU’nun makaminda olaylar hakkinda bilgi almakta, degerlendirme yapmaktadirlar. Bu sirada, Belediye Baskaninin odasina, yüzü sararmis, heyecanli, telasli bir genç girer. Saldirganlarin atesli silahla yaraladigi iki gencin durumlarinin agir oldugunu, yaralilarin hastaneye yetistirilmesi gerektigini anlatir. Haber üzerine CHP’li parlamenterler hemen disari kosarak yaralilara yardim etmeye çalisirlar. Disarida polis ekibinin bekledigi görülür. Ekipten Kemal MARASLI, “Olaylarin sorumlusu sizsiniz, polisleri siz öldürttünüz, komünistler” diye milletvekillerine bagirir. Bunun üzerine, ekipteki diger polisler de harekete geçer ve parlamenterlere saldirir. Milletvekilleri, saldiridan korunmak için ellerini siper ederler. Itisme sirasinda, Milletvekili Sükrü Bütün’ün belindeki tabanca yere düser. Polis Kemal MARASLI, hemen tabancayi kapar ve milletvekillerine çevirir. O sirada, söz konusu iki genci vuran MHP’liler de geri dönerek milletvekillerine saldirirlar. Neyse ki, olay yerine gelen bir baska polis ekibinin saldirgan polislere ve MHP’lilere müdahale ederek silah çekmesi üzerine daha vahim bir gelismenin önüne geçilir. Ancak, ilk ekipten polisler tehditkar sözler sarfetmekten geri durmaz. Polisin birinin milletvekillerine, “Bir ates edin, halinizi görürsünüz. Biz de sizi vururuz” dedigi duyulur. 6

Ethem EKEN anlatiyor (CHP Çorum Milletvekili /1977-1980): ”28 Mayis 1980 günü saldiri olayinin basladigini duyunca Sükrü BÜTÜN ile hemen Çorum’a geldik. Saldiri devam ediyordu. Önce Vali Rafet ÜÇELLI ile görüstük. Vali saldirganlari korurcasina savunma yapiyordu. Zaten bu olay, Vali Rafet ÜÇELLI ile Emniyet Müdürü Nail BOZKURT’un Çorum’a atanmasiyla basladi. Valinin yanindan ayrildik. Fasistler cadde ve sokaklarda slogan atarak isyerlerini tahrip ediyor ve yakiyorlardi. Ben dogruca ögretmen Ismail PAMUK’un evine gittim. Ismail PAMUK’un evi saldirinin yogunlastigi Milönü ve caddeye egemendi. Evin teras katina geçtim. Telefonu da oraya aldim. Saldirinin ne denli yayginlastigini, tahrip edilen isyerlerini, polisin seyirci olusunu oradan net görüyorum. Valiye, Emniyet Müdürüne araliksiz telefon ederek önlem alinmasini söylüyordum. Ayrica Ankara’ya, Basbakan ve Içisleri Bakanina da sik sik bilgi vererek önlemlerin yetersiz oldugunu, olaylara derhal müdahale edilmesini istiyordum. Ayrica bizim partinin (CHP) Yönetim Kuruluna, milletvekillerine de bilgi veriyordum ve gerekli yerlerle ilgi kurulmasini, olaya müdahale edilmesini söyleyerek desteklerini istiyordum. Maalesef Çorum’da yetkililer ve emniyet güçleri tarafliydilar. Müdahaleyi sürekli savsakliyorlardi. Ben de sert uyarilarla tepkimi gösteriyordum. Bunun etkisiyle olacak ki, Vali Rafet ÜÇELLI ve Emniyet Müdürü Nail BOZKURT tel emriyle derhal görevden alindilar. Olaylar ondan sonra denetim altina alinabildi.
“Ankara’ya döndüm. Katliamla ilgili raporumuzu hem CHP Merkez Yönetimine, hem Içisleri Bakanina verdik.
Çorum AP ve CHP Milletvekilleri olarak birlikte Basbakan Süleyman DEMIREL’le görüsmek için randevu istedik. Bir türlü yanit alamadik. Bir gün TBMM’de yapilan bir görüsmeye Süleyman DEMIREL katilmisti. Hemen yanina giderek, Çorum olaylarini kendisine iletmek istedigimizi, Çorum AP ve CHP milletvekilleri ve senatörleriyle birlikte görüsecegimizi, randevu verilmesini söyledim. ‘Hemen’ dedi ve not aldi. Bekliyoruz, bir türlü yanit gelmiyordu. Bir gün randevu verildigi haberi geldi; ancak, CHP milletvekilleriyle görüsecegini söylüyormus. Anlasiliyordu ki önce AP ve MHP milletvekillerini çagirmis ve ayri görüsmüs. Bizi de ayri çagiracak ve sov yapacak. Arkadaslarima dedim ki, ben gitmiyorum. Zaten Çorum’a gitmem gerekiyor dedim. Gitmedim. Arkadaslarimiz Sükrü BÜTÜN, CHP Senatörü Abdullah ERCAN gitmislerdi. Dedigim gibi, her zamanki sovuyla nutuk çekmisti.
“Çorum katliami, rastlanti degildir. Devletin bilgisi dahilinde ve önceden planlanan bir hazirligin sonucudur. Saldiri ve katliam, asla Alevi-Sünni çatismasi degildir. Bu, fasistlerin ve destek verenlerin kiliflamasidir.” 7
Içisleri Bakani Çorum’da [Home]
Içisleri Bakani Vekili Orhan EREN, Jandarma Genel Komutani Org. Sedat CELASUN birlikte Çorum’a gelir. Valilikte bir toplanti düzenlenir. Toplantiya Çorum Valisi, Emniyet Müdürü, Çorum’da örgütlü bulunan siyasi partilerin yöneticileri; CHP Milletvekilleri Ethem EKEN, Sükrü BÜTÜN, Senatör Abdullah ERCAN, AP Milletvekilleri Aslan TOPÇUBASI, Ahmet CINBEK katilmislardir. Olaylar degerlendirilir ve önlemler üzerinde durulur. Çorum Valisi Rafet ÜÇELLI aglamakli ve acindirici biçimde; “Milönü’nden gelip evimi basacaklarmis, çocuklarimi ve beni öldüreceklermis” der. Olaylari yanli anlatir.
CHP Senatörü Abdullah ERCAN da emniyet kuvvetlerinin davranisindan yakinir. Jandarma Genel Komutani Sedat CELASUN, acikli ve aglamakli konusmasindan etkilendigi Valiyi; “Biz gerekli yerlerden emir aldik. Milönü’ne tanklarla girip olaylara son verecegiz” diye yanitlar.
CHP Çorum Milletvekili Ethem EKEN olaya açiklik getirmeye çalisir: “Nasil olur sayin Pasam? Milönü’ne tanklarla girmek neyi çözer? Bu daha çok kan dökülmesine neden olur. Belki bir Milönü hiçbir sey degil ama, Türkiye’de 14 milyona yakin Alevi vatandas yasamaktadir. Milönü’ne tanklarla girip kan döküldügünde tüm ülkede büyük olaylar çikar.”
Çözüme yardimci olmak üzere alinan karar söyledir: “Kendi aramizda bir heyet kurup vatandaslarin içine girelim. Onlari yatistirmaya, barikatlari kaldirmaya çalisalim.” Olusturulan heyet Milönü’nde barikattaki vatandaslarla konusur ve ikna edilen Milönü halki barikati kaldirir. 8
Vali ve Emniyet Müdürü görevden aliniyor
“Olaylarin basladigi 28 Mayis 1980 gününden beri saldiri ve katliam sürüyor. Özellikle Kuruköprü, Sigortaevleri, Terlemezevler Mahallesinde çatismalar yogunlasmistir. Milönü, Kale Mahallesi, Esnafevleri, Senyurt, Bahçelievler, Karsiyaka, Nadik Mahallesinde ise halk kendi güvenligini kurulan barikatlarla saglamaya çalisiyordu. Askeri birliklerin müdahalesinin sonucu saldiri olayi kismen de olsa denetim altina alinabilmistir.
“Olaylardan sonra Çorum’da operasyon basladi. Ancak halk, basta Vali Rafet ÜÇELLI, Emniyet Müdürü Nail BOZKURT ve tüm Yönetim Kadrosunu suçlu sayiyordu. Hakli görülen nedenleri de vardi. Çorum Emniyetinde görevli polislerin olayi baslatanlarla birlikte oldugu, onlara silah ve mermi getirdigi, ordu birliklerinin yapacagi aramalari önceden haber vererek saldirganlarin silahlarini saklamalarina yardimci olduklari, bazi köylerden gelen silahli militanlari sehre soktuklari tespit edilmistir.
“Vali ve Emniyet Müdürünün yanliligi anlasilmistir. Bunun üzerine Vali Rafet ÜÇELLI ile Emniyet Müdürü Nail BOZKURT görevlerinden alinarak; Valilige Içisleri Bakanligi Özlük Isleri Genel Müdürü Yüksel ÇAVUSOGLU, Emniyet Müdürlügüne de Erdem YURTSEVEN atandilar.” 9
Çorum disina tasan ölüm
Fasist saldirganlar, Çorum’un giris-çikislarini isgal ederek araçlari tek tek ariyor, solcu ve Alevi yolculara iskence ediyorlardi. Yolculara adeta vize uygulanmaktadir. Yolculara iskence etmekle yetinilmiyor, üzerlerindeki para ve kiymetli esyalar da gasp ediliyordu.
Çorum-Ortaköy karayolu, MHP’lilerin yogunlukta oldugu Ovasaray Köyünün yakinindan geçmektedir. Ovasaray’dan 35-40 MHP’li militan yolu kapatir; Çorum’dan Alevi köyü Kozluca’ya giden bir kamyonu durdururlar. Selahattin ve Metin ARDIÇ adli iki genç kardesi kamyondan indiren fasistler, gençleri iskenceli sorgulamadan geçirirler. Selahattin’i vurarak agir yaralarlar. Selahattin’in küçük kardesi Metin henüz 10 yaslarindadir. Agabeyinin kanlar içinde yerde yatisini, eli silahli fasistlerin bakislarini gördükçe korkudan titremektedir. Saldirganlardan biri, kamyonun yönünü Çorum’a dogru çevirir, yarali kardesleri soför mahalline yerlestirir. Ne var ki Metin daha çocuktur ve kamyonu kullanmasini bilmemektedir; yasam mücadelesi içindeki Selahattin, yasama umuduyla zor bela kamyonun direksiyonuna geçer, bir an evvel hastaneye yetistmeye çalismaktadir. Ama güçsüzlesmis ve kan kaybetmektedir. Iki kardes SSK Hastanesinin önüne kadar güç bela gelebilmislerdir. Bu hastane, fasistlerin üs olarak kullandiklari bir yerdir. Çaresiz hastaneye giren Selahattin’in ilk tedavisi yapilir ve sigortali olmadigi gerekçesiyle Devlet Hastanesine gönderilir.
Selahattin ARDIÇ’in kan kaybi oldukça fazladir. Yardima ihtiyaci vardir. Kardesi Metin’i babasina gönderir. Babadir, aci haber üzerine hastaneye kosar. Hastanenin etrafi saldirgan fasistlerin denetimindedir. Tüm zorluklari gögüsleyerek oglunu kurtarmaya ugrasir. Selahattin’in kan grubunun belirlenmesi gerekmektedir. Bir siseye konulan kan, tahlil için Kan Merkezine gönderilmek üzere babasina verilir. Yollar, fasistlerin isgalindedir. Baba Cemal, her seyi göze alarak yola çikar. Hastaneye ulasir, ne var ki bir görevli, “Komünistler burada kan tahlili yapamazlar” diyerek Baba Cemal’in elindeki siseyi alir ve SSK Hastanesinin önündeki barikata vurarak kirar. Sonuç: Kan tahlili yapilamadigi için gerekli kan bulunamamis ve Selahattin kan kaybindan yasamini yitirmistir. 10
Ankara’da ameliyat sonucu yasamini yitirmis bir Alevi kadinin cenazesi köyüne götürülmektedir. Cenaze arabasi, Kuruköprü mevkiinde durdurulur. Eli silahli fasistler, minibüstekilerin tümünü ve cenazeyi arabadan indirir. Kimlik tespiti yapilir, yolcularin Alevi oldugunu ögrenirler. Fasistler, cenazeyi açmak isterler. Cenaze sahipleri yaslidir, defin ve yola çikma belgelerini gösterirler. Belgeler yirtilir, coplarla cenaze sahipleri dövülür. Cenaze sahipleri yalvarmakta, karanlik çökmeden cenazeyi köye yetistirmek istemektedirler. Ama karsilarindaki, ölüden bile intikam almaya çalisan gözlerini kan bürümüs fasistlerdir. Tabutu tekmeler, hakaretler savururlar. Sonunda, saldirganlarin içinde orta yasli birinin, “Birakin su pezevenkleri, cehennem olup gitsinler” demesiyle cenaze arabasi yola devam edebilir. 11
Gün SAZAK’in ölümünden beri ulasima kapali yollar arasinda, MHP’lilerin etkin oldugu Sünni köylerin yakinindan geçenler de vardi. MHP’li olarak bilinen Kayi, Ovasaray ve Cemilbey Köyleri ile Çorum arasi 25 kilometrelik yoldan hiçbir Alevinin geçmesine izin verilmiyordu. Ayni bölgedeki Ahmetoglan, Çobandogan, Savak ve Yogunsehit Köylerinde yasayan Aleviler, esir kampindaymiscasina disari çikamiyor ve zorunlu gereksinimlerini karsilayamiyorlardi. Hayvanlar içerde, insanlar içerde, ekinler tarlada, eli silahli fasistler yollarda... 12
Ceset... ceset... ceset... [Home]
Fasistler, insan avindaydi. Önlerine geleni öldürüyor, iskence ediyorlardi. Ihbar üzerine Mutluevler insaatinda iki ceset bulunur. Kimlik belirlemesinde birinin Yahya BARAN’a, digerinin de Osman AKSU’ya ait oldugu ortaya çikar. Elleri, gözleri ve agizlari bagli olan cesetlerin her birinde 18’er kursun yarasi oldugu saptanir. Yahya BARAN’in, sag görüslü Adnan BARAN’in akrabasi oldugu ögrenilir. 13
Fasist saldirganlar köy yollarini tutmuslardir. Araçlardan indirilen solculari, Alevileri veya kentte ele geçirdikleri kisileri tarlalara, insaatlara götürerek orada öldürüyor, ekili tarlalara gömüyorlardi. Birkaç örnek söyle:
* Eskiekin Köyü sinirlari içinde, bugday tarlalarinda iki gencin cesedi ortaya çikarilmistir. Osmancik-Mehmet Teke Köyü nüfusuna kayitli Kazim GÜLER’e ait cesedin kursunla delik-desik edildigi; kimligi belirlenemeyen diger cesedin de iskence edildikten sonra silahla öldürüldügü...
* Bayat’in Gökbogaz Mevkiinde Seref SAHIN adinda bir gencin; Elvan Çelebi Köyü sinirlari içindeki tarlalarda da SSK Çorum Hastanesinde çalisan Necati GÖKTAS’in silahla taranan cesedi bulunmustur. Tarlalarda bulunan cesetlerin tümünün solcu ve Alevilere ait oldugu; cesedi bulunmayan nice kayip bulundugu görülmüstür.
Halki kiskirtan polis
Kemal MARASLI isimli polis memuru, MHP militani gibi çalisan polislerin en önde gelenlerindendi. Olaylar baslamadan önce Kayseri’ye tayini çikmis, ama iliskisini kesmemis olan MARASLI, Çorum’da görev yapmaya devam etmektedir. Ayni durumda olan ve tayini çiktigi halde Çorum’da bekletilen çok sayida polis oldugu bildirilmektedir.
Polis Memuru Kemal MARASLI, olay süresince Çorum’un cadde, sokak ve mahallelerini gezerek sürekli olarak halki tahrik etmeye, kiskirtmaya çalismaktadir. Kemal MARASLI, kendi görüsünde olan bir polis ekibiyle Milönü’ne girmeye çalisir. Milönü halki, kurdugu barikatlarla yanli görülen bu polislerin mahalleye girmelerini engellemeye çalisirlar ve durumu askeri birlik komutani General Sahabettin ESENGÜL’e bildirirler. General ESENGÜL, hemen Valiyi arar ve ‘Oraya polis girmeyecektir. Eger polis girerse askerin vur emri var” uyarisinda bulunur. Bunun üzerine polislerin Milönü semtine girmesi engellenmis olur. Bu engellemeye sinirlenen Polis Kemal MARASLI ekipten ayrilir, Yesilyurt Mahallesindeki evine döner. Olay çikarmadigi için rahat degildir. Evine girerken mahalle halkini kiskirtmayi sürdürür. Karisina, “Hiç korkma, kafalarina tas at. Yeter ki karakola gelsinler. Ben o zaman gösteririm. Burasini hepsine mezar yapacagim. Çorum’u kan denizine çevirecegim” diye mahallelinin duyacagi sekilde bagirmaktadir.
Kemal MARASLI’nin adi sonraki kanli olaylara karisir. Esyalarini birakarak karisiyla Çorum’u gizlice terk eder. Evini arayanlar, MHP’ye ait çok sayida doküman bulur, duvarlarin da Türkes’in fotograflariyla süslendigi görülür. Sonradan Kemal MARASLI, Çorum olaylarina karisma ve adam öldürme suçundan yargilanir. Önce idam cezasi verilir, cezasi sonra müebbete çevrilir. 14
Kent içi göç ve firsatçilar
28 Mayis 1980’de baslatilan saldiri ve katliam Haziran ayi boyunca sürmüstür. Saldiri, tahrip ve cinayetler, kent içinde göçe neden oldu. Bu, amaçlananlardan en azindan birinin gerçeklestigi anlamina geliyordu. Iç göç, yogun olarak, Alevilerin ve Sünnilerin iç içe oturdugu mahalle ve semtlerde oldu. Sünnilerin çogunlukta oldugu mahallelerde oturan Aleviler, gereksinmeleri olan esyalarini el arabalariyla, traktörlerle, sirtlariyla Alevilerin çogunlukta oldugu Milönü, Bahçelievler, Yeniyol, Yavrutuna, Kali, Gülalibey gibi semtlere; Alevilerin çogunlukta oldugu mahallelerde oturan Sünniler de ayni biçimde Sünnilerin agirlikli oldugu Cepli, Kuduzhan, Çöplü, Ulukavak, Uçdutlar, Karakeçili gibi semtlere göç etmeye basladilar. Emniyet yetkililerine göre Çorum’da 600’e yakin aile iç göç yapmistir. Artik Çorum kenti, Beyrut gibi keskin çizgilerle ayrilmis durumdadir.
Iç göçe karsin, Aleviler de Sünniler de olaylarin devam edecegi korkusu içindeydiler. Olasi bir saldirida kendilerini korumak amaciyla sopa, demir çubuk, silah ve benzeri gereçler temin etmeye çalisiyorlardi.
“Kurt dumanli havayi sever” halk deyiminde oldugu gibi, firsatçilar da toplumsal olaylarin yayginlastigi ortamlardan yararlanmaya çalisirlar. Çorum olaylarinda da firsatçilar türedi. Çikarin sagi-solu, Alevisi-Sünnisi olmaz. Çorum’da Alevi-Sünni firsatçilari gizlice ortaklik kurarlar. Sünniler mahallesinden göç eden Alevilerin evlerini ucuza almak için Sünni ortaklar devreye girer; Alevilerin yogunlukta oldugu mahallelerden göç eden Sünnilerin evlerini de Alevi ortaklari devreye girerek kelepir fiyatina satin alir. 15
Olaylardan ve iç göçlerden rahatsizlik duyan Çorum CHP Il Baskani ile AP Il Baskani su açiklamayi yaptilar:
CHP Il Baskani Cemal SOLMAZ: “Çorum’da olaylarin baslamasina Gün SAZAK’in öldürülmesi neden olmustur. CHP’lilerin ve Alevi yurttaslarimizin isyerlerinin yagmalanmasina, tahrip edilmesine, CHP’li parlamenterlerin tartaklanmasina, polis seyirci kalmistir. Polis açikça yan tutmustur. Isyerlerini yagmalayanlar, öldürülen polisin cenaze töreninde hazir bulunmuslardir., Bunlar hakkinda hiçbir islem yapilmamasi, vatandasin tepkisine neden olmustur. Ildeki olay, köylere mezhep çatismasi diye duyurulmus, köylüler galeyana getirilmistir. Disaridan gelen kiskirtmacilarin yaninda polisin yanli tutumu, silahlanmayi da tesvik ediyor, mezhep çatismasini da körüklüyor. Polis olaylari yatistiracagi yerde, tahrik ediyor. Çorum halki su anda nefes alamaz duruma girmistir.”
AP Il Baskani Saffet CERIT: ”Sessiz ve sakin olan ilimizde büyük olaylar tezgahlanmistir. Alevi ve Sünnilerin oturduklari yerlerde vatan hainlerince ve devlet düsmanlarinca tezgahlanan oyunda vatandaslarimiz tam olarak aga düsürülememistir. Eger bunlarin planlari tam olarak tutmus olsaydi, ilimizde kan gövdeyi götürür, büyük katliamlar olurdu. Halkimizi tahrik edenlerin disaridan geldigi kanaatindeyiz. Kahramanmaras olaylarini tertipleyenler de bunlardir. Maalesef, olaylar mezhep çatismasi boyutuna ulasmistir ve Alevi-Sünni ayrimi keskin çizgilerle gerçeklestirilmistir. Olaylari nefretle kiniyoruz ve halkimizin eskisi gibi huzur içinde yasamalari için elimizden geleni yapmaya çalisiyoruz.” 16
Jandarma Komutani görevden aliniyor [Home]
28 Mayis 1980’de Çorum’da MHP’lilerin baslattigi saldirilar boyutlandi. Polisler MHP’lilerden yana hareket ediyorlar, bundan cesaret alan saldirganlar büsbütün dizginsizlesiyorlardi. Gelismeler karsisinda Vali, jandarmadan yardim istemek zorunda kalir. Askeri birlikler, kentin çesitli yerlerine yerlesir ve olaylarin gidisatini varliklariyla önemli ölçüde tayin ederler. Jandarma birligine Yarbay Vural GÜRIDE komut etmektedir.
Jandarma Yarbayi Vural GÜRIDE, polislerin solculara ve Alevilere karsi kinli tahriklerini, MHP’li saldirganlara nasil yardimci olduklarini görmekte; buna karsi önlemler almaktadir. Jandarma Komutani, demokrat tutumu ve yansizligiyla herkese güven verir. Fasistler bu durumdan rahatsiz olur. Askeri birliklerin kenti bosaltmasini, bu basarilamazsa hiç olmazsa komutanin görevden alinmasini isterler.
MHP Çorum Milletvekili Mehmet IRMAK, Çorum’a gelir; iç savasa dönüsen kanli olaylarin yayginlasmasini önlemeye çalisan jandarma ve askeri birlik komutanlarina, “Neye engelliyorsunuz?” diye baski yapar. Önce Jandarma Komutani Vural GÜRIDE ile görüsür, tehditle susturmaya çalisir. Demokrat ve yansiz tutumunda kararli olan Yarbay’i etkilemek mümkün olmaz. Milletvekili IRMAK, bu kez Çorum’da görevlendirilen askeri komutan Tuggeneral Sehabettin ESENGÜN’le görüsür. Tuggeneral Sehabettin ESENGÜL, Nokta Dergisi muhabirine, MHP Milletvekillerinin baskisini söyle anlatir:
“Isimlerini dahi hatirlamak istemiyorum. Bu milletvekilleri devamli suretle yaranin kabuklamasi degil, kanamasini isteyenlerdi. Isleri güçleri Ankara’da belirli odaklari tahrik etmek ve almis oldugu yetkilerle Çorum’a gelip karma karisik etmekti. Bu iki milletvekili olaylarin tarafimdan bastirilmasini memnuniyetle karsilamadi. Yani ne istiyorlardi? Bir taraf korunsun, diger taraf öldürülsün. Yani katalizör rol oynamayacaksiniz. Güvenlik tedbirleri tam olarak almayacaksiniz, bir kesim ki ona Sünni kesim diyebilirsiniz, Alevileri esasen sikismis bir bölgede çevirmis, onlarin üzerine saldirip imha etmek istiyorlardi...
“Bir asker kisi olarak bir generale zaten tehditleri sökmezdi de. Ama ‘Senin cezani biz veririz’ gibi bir davranis içindeydiler. Özellikle birisi fevkâlade küstah bir tavir içindeydi. Bunun karsisinda benden gerekli uyarilari aldilar, zamanin Valisi Yüksel ÇAVUSOGLU’nun makaminda, son olaylar sirasinda kendilerine Çorum’da bulunmamalarinin daha hayirli olacagini, güvenlik kuvvetlerinin ve güvenlikten sorumlu bana bagli birliklerin burada vazifeli oldugunu ve asker oldukça onlarin bekledigi manzaranin ortaya çikmayacagini kendisine söyledim.” 17
Süleyman DEMIREL hükümeti, MHP ve MSP’nin destegiyle kurulan azinlik hükümetidir. Süleyman DEMIREL’in sagci örgütleri korudugu ve destekledigi herkesçe bilinmektedir. MHP’nin baski ve önerisi dogrultusunda Jandarma Komutani Yarbay Vural GÜRIDE görevden hemen alinir. Böylece, Çorum’da MHP’lilerin önündeki engellerden biri kalkmis oluyordu. 18
Çorum’da 28 Mayis’da baslayan, Haziran ayi içinde de araliklarla devam eden saldiri, tahrip, yakma ve cinayetler, noktalanmis görünmektedir. Oysa Çorum için için kayniyordu.

Gazeteci gözüyle [Home]
Cumhuriyet Gazetesinin muhabiri Reha ÖZ ile Mahmut TUNABOYLU, olaylarin basladigi 28 Mayis’tan 20 Haziran’a kadar olan birinci saldiriyi genis bir sekilde incelediler. Inceleme, dizi halinde yayimlandi. Bir bölümden bazi pasajlar söyle:
“19 Mayis Gençlik ve Spor Bayrami öncesi MHP’liler, ‘Islamci Gençlik’ adini kullanarak kentte bildiriler dagitiyorlar ve ‘halki cihada çagirip, bayrama saldirmalarini, kizlarin iffetini kurtarmalarini’ istiyorlardi. Bayram günü eli sopali, zincirli fasistler stad kapilarini tutarak halka saldirdilar. Çok sayida kisiyi yaraladilar. Olaylardan sonra gözaltina alinan hiçbir fasist yokken, polis kent içinde sol görüslü gençlerin oturdugu kahvehaneleri basiyor, karakola doldurulan gençler günlerce dayak yiyorlardi.
“Emniyet Müdürü Nail BOZKURT, fasistlerin eylemlerine karsi yumusak bir tavir alirken, solun en küçük bir hareketine olanca gücüyle yükleniyor. Sol egilimli gençler günlerce karakolda iskenceden geçiriliyor, adliyeye sevk edilmiyorlardi. Nail BOZKURT yanli tavrini öylesine rahat kullaniyordu ki, bazen olanlardan Vali Rafet ÜÇELLI’nin bile haberi olmuyordu. Örnegin Çorum’un Ortaköy Ilçesine bagli Karahacip Köyü yolunda yakalanan bir ögretmen ve üç fasistin üzerinde 7 tabanca ele geçirilmis. Ancak kendisinden bilgi sorulan Vali ÜÇELLI, ‘Benim böyle bir olaydan haberim yok. Nasil oldu, ben bir ögreneyim’ karsiligini vermisti...
“Yine Kargi ilçesinde MHP yanlilari ile devrimci gençler arasinda çikan silahli çatisma sonucu, sol görüslü bilinenlerle CHP’lilerin isyerleri tahrip edilmis, fasist saldirganlar yerine, saldiriya ugrayan devrimciler karakollara çekilip dövülmüslerdir. Bu olaylar da Vali’den gizleniyor, ancak olaylarin yinelenmesi iledir ki üzerine gidiliyor.
“Emniyet Müdürü Nail BOZKURT, son olarak Tekirdag’dan ve Ankara Polatli’dan Çorum’a atanan iki emniyet müdürü yardimcisini da kisa sürede tutum ve davranislariyla pasifize etti ve bu iki emniyet müdür yardimcisinin bazi olaylara müdahale etmek istedikleri ve bu nedenle pasifize edildikleri Çorum’da herkesin bildigi bir gerçek...
“...29 Mayis günlü olaylar hakkinda bilgi soruldugunda, Vali, bazi dükkanlarin taslarla tahrip edildigini, yakma, yikma olayi olmadigini, ayrica ölü de bulunmadigini ileri sürüyor. ‘Olaylarda sadece dört kisi yaralanmistir’ diyordu. Vali olaylari kimin çikardigi yolundaki bir soruya da ‘Yorum yok’ seklinde yanit veriyordu.
“Oysa ÜÇELLI’nin bunlari söyledigi sirada Servet YILDIRIM adli sol görüslü bir yurttas yaralanmis. Çorum Gazetesi ve 50’ye yakin isyeri tahrip edilip, atese verilmisti.
“... Tüm bu olanlardan sonra Içisleri Bakani Vekili Orhan EREN, Çorum’daki olaylari ‘karsi görüslerin’ çatismasi olarak gösterebilmistir. EREN, olaylarda güvenlik görevlilerinin yan tuttugu yolundaki haberlere iliskin bir soruya su yaniti vermisti: ‘Ben bu kanaatte degilim. Siz önce hüküm veriyorsunuz. Ona göre varsayim yapiyorsunuz. Bu olaylarda polis yan tutmamistir. Olaylar zaten iki polisin öldürülmesi üzerine baslamistir. Bu herhalde olaylar hakkinda yeteri kadar fikir verir.’
“Daha önce de, öldürülen CHP’liler için ‘Öldürülenler normal CHP’liler degildir’ özdeyisini, siyasal yasamimizdaki yerine tüm çirkinligiyle oturtuveren EREN, alti polisin Çorum’daki olaylarda öncülük ettikleri gerekçesiyle isten el çektirildikleri ve bunun savci yardimcisi tarafindan resmi olarak açiklandigi hatirlatilinca da su yaniti vermisti: ‘Savci Yardimcisindan önce Savci ve Vali vardir. Bunu Vali degil, Savci Yardimcisi söylemis. Çorum’da alti polis tutuklandi diye bir sey yok. Içisleri Bakanligi’na bu konuda bir bilgi gelmedi. Bu dogru degildir.’ “ 19

Bir bilim adaminin üzüntüsü [Home]
Hifzi Veldet VELIDEDEOGLU Çorumludur. Çocuklugunu, gençliginin büyük bölümünü Çorum’da geçirmis, çagdas, ilerici bir toplumun olusmasi için 70 yila yakin ugras veren bir bilim adamidir. Çorum olaylarini duydugunda dünyasi sarsilir. Kinin ve yobazligin önüne bilimin ve aklin geçmesini isteyerek üzüntülerini söyle dile getirir:
“Hürriyet Gazetesinde Çorum kentinin düsman kamplara bölünmüs durumunu gösteren plana baktim. Cumhuriyet Gazetesinin 20-21 ve 22 haziran 1980 sayilarinda Reha ÖZ ve Mahmut TURNABOYLU’nun Çorum olaylarini anlatan röportajlarini okudum. Yerinde yapilmis gözlemlere dayanan bu incelemeler beni -itiraf edeyim- çok büyük üzüntüye ve dehsete düsürdü. Onlarda sözü edilen mahallelerden bir bölümü çocukken baris içinde sere-serpe oynadigimiz yerlerdi. Milönü, Bahçelievler gibi semtler ise, baharda çigdem topladigimiz, yazin kurulan harmanlarinda düven sürmeye gittigimiz düzlüklerdi. Demek buralar birkaç gün içinde savas cephelerine dönüsmüs, binlerce kursun viziltilarina sahne olmustu. Benim hemserilerimden bir bölümü, baska bir bölümünü kiyasiya yok etmeye kalkismisti oralarda. Acaba niçin? Bunu bilen var miydi aralarinda? Bir türlü inanasim gelmiyordu bu katliam girisimine.
“Su günlerde Çorum’dan Istanbul’a gelmis olan birkaç tanidik, Çorum’u alt-üst etmeye kalkisan ve kentte tahribat yapan militanlardan çogunun Çorum’un yabancisi oldugunu, disaridan geldiklerini söylediler. Hem bunu söyleyenler Alevi degil Sünni, solcu degil AP’li kisiler, kendi hallerinde bir kari-koca. Evleri Alevilerin çogunlukta oldugu bir mahallede bulundugu için onlari da Alevi sanmislar, militan saldirganlarca rahatsiz edilmisler. Çok tedirgin bir durumdaydilar. Is bulup yerlesmek umuduyla gelmisler Istanbul’a, ‘Artik yasanacak yer olmaktan çikti Çorum’ diyorlardi, büyük bir üzüntü içinde.
“Istanbul’daki baska bir hemserimden de sunu duydum. Eski Demokrat Partililerden olup isleri tikirinda giden bir zat, birkaç günlügüne Çorum’dan Istanbul’a gelip dönmüs ve ‘Bütün isler Kizilbas Jandarma Alay Komutani yüzünden bozuldu. Çünkü o Kizilbaslari tutuyordu’ demis. Oysa bütün namuslu gazeteler -MHP’li Milletvekillerinin istemi üzerine sonradan degistirilen- bu komutanin yansiz tutumu almasaydi Çorum’da da bir Maras katliami olur ve kan gövdeyi götürebilirdi’ diye yazdilar. Herhalde dogrusu da bu.
“Iki inegimizle birkaç koyunumuzu babam ortakçiya vermisti. Ineklerin ortakçisi, Çorum Ovasina bakan Kösedagi’nin öte yüzündeki Kizilören Köyü’nden Lafçi Ali adinda bir Aleviydi. Belirli araliklarla ve hiç aksatmadan yag, kaymak ve yogurt getirirdi ineklerin ürününden. Öbür ortakçi Çorum Ovasindaki Buluz Köyü’nden Ömer Aga adinda bir Sünniydi. Bunu suradan biliyorum. Dogan kuzularin öldügü, koyunlarimizin süt vermedigi haberini getiren Ömer Aga’ya öfkelenen babam, bir gün önce, ‘Agzindan Allah ve Muhammed üzerine yemin eksik olmaz ama ne hikmetse herkesin koyunlari döl verir hep bizimkiler vermez. Su Kizilbas Lafçi’nin (Yani öbür ortakçinin) hiç yemin ettigini duymadim ama, hak yedigini de görmedim’ diye bagirmisti.
“Kimi zaman babam, kimi zaman amcalarimla birlikte Çorum yöresindeki Çerkez, Kürt, Sünni ve Alevi Türk Köylerinden birçoguna gitmisimdir. Halki Sünni olan köyler için ‘Sünni’ nitelemesi kullanilmazdi. Halki Alevi olan köylere ‘Kizilbas Köyü’ denilirdi. Çorum kentinin sadece bir kiyi mahallesinde Kizilbaslarin oturdugu ve orada yoksul kisilerin yasadigini bilirdim. Ama o uzak mahalleye hiç gitmedim...
“... Kizilbaslar üzerine öyküler dinlemis, onlarin kötü ve ahlaksiz insanlar olduguna inanmistik. Enbiyalarin Bahattin, ‘Kizilbas, gavurdan beterdir’ derdi. Babasindan duymus, oysa simdi bilegimi saran su iyi kalpli adamin yüzünde hiç de kötülük belirtisi yoktu. O günden sonra hiçbirimiz onun ardindan bagirmadik. Ve ben, çok sonralari Aleviler için çikartilan söylentilerin Sünni iftiralari oldugu kanisina vardim.
“Bunlari hatira anlatmak için yazmadim. Burada anilarin sirasi degil simdi. Çorum ve yöresinin etnik ve mezhepsel durumunu vurgulamak için yazdim. Demek ki, Türkiye’yi bölüp parçalamak ve böylece kendi hirslarini doyurup kötü amaçlarina ulasmak isteyen melunlar hep etnik durumlari böyle olan bölgeleri seçiyorlar.
“Anlattigim günlerden bu yana Aleviler ekonomik bakimdan gelistiler ve Çorum’un birçok mahallesinde mülk edindiler. Cumhuriyetin ilânindan ve Atatürk’ün laiklik devriminden sonra, Alevi ve Sünni yurttaslar arasinda kiz alip vermeler de çogaldi. Pek çok Alevi yurttas yüksek ögrenim yaparak ülkede önemli görevler aldi. Ve sorumluluklar yüklendi. Ülkemizde o denli barisçi bir ortam olustu ki, büyük kentlerde kimin Sünni, kimin Alevi oldugu bilinmez ve sorulmaz oldu. Dogal olani da buydu. Çünkü, ister Sünni, ister Alevi, yurttaslarin hepsi...
“... Haydi bunlar türlü propaganda, slogan ve mitlerle aldatilmis deneyimsiz gençler diyelim ve günümüzde isbasinda olan politikacilardan da umudumuzu keselim. Ama yüksek ögrenim görmüs ve ‘aydin’ nitemini takinmis yöneticilere ne diyelim? Politikacilarin elestiri ve kiyimini düsünmeksizin vaktinde yasal önlem alip tam yansiz bir tutum ve davranisla tüm suçlulari adalete vererek, böyle kanli olaylarin önünü alacak olanlar onlardir. Ne yazik ki onlardan kimisi, bunun tersini yapmakta, sol kesime karsi gereginden çok sert davranirken; sag kesimin saldirganlarina göz yummaktadir. Çorum Valisi ve Emniyet Müdürü böyle tutumlari dolayisiyla istemeye istemeye degistirilmistir. Çok daha sonra, yansiz davranislariyla halkin güvenini kazanmis olan Jandarma Alay komutani da ne yazik ki degistirilmistir. Bazi illerdeki yöneticilerin asiri yan tutucu durumlarini son Nevsehir olaylarinda da gördük...” 20
CHP’nin hazirladigi rapor
28 Mayis günü baslayan fasist saldiri üzerine Altan ÖYMEN, Sükrü BÜTÜN, Ethem EKEN, Erol ÇEVIKÇE ve Vehbi MESHUR’dan olusan CHP parlamenter heyeti, Çorum ve Merzifon’daki saldiri olaylarini yerinde inceler ve degerlendirmelerini bir rapor haline getirirler. Altan ÖYMEN tarafindan basina açiklanan raporun bazi bölümleri söyle:
“... Yüz gün içinde kurtarilmis bölgeleri kaldiracagindan söz eden DEMIREL’in yönetiminde tam tersine birçok kent ve kasaba bölüm bölüm sagci militanlarin kurtarilmis bölgesi haline getirilmekte, devlet daireleri de basta Milli Egitim Bakanligi olmak üzere kurtarilmis daire haline sokulmaktadir.
“Devlet güçlerine karsi duyulan güvensizligin ülkeyi büyük bir göç alani haline getirdigini, binlerce insanin mahallelerinden mahallelere, kasabalarindan kentlere, kentlerden büyük kentlere akin ettiklerini, ayrica yurt disina iltica etmek isteyenlerin sayisinin da hizla yükseldigini;...
“DEMIREL hükümeti ise Türkiye’yi alti ay içinde göçülen ve kaçilan bir ülke haline sokma vebalinin utancini duymak bir yana, tam tersine bu kaçisa yol açan olaylari, bilinçli olarak körüklemektedir...
“Çorum’da halk, polisin yanli tutumundan kendisini korumak için bu barikatlari kurmustur. Polisin yanli tutumu, resmi demeçlerle de ortadadir. Çorum Savci yardimcisi, alti polis memurunun tahrikçilik ve öncülük yaptiklari saptanarak haklarinda sorusturma açildigini bildirmis. Buna karsilik DEMIREL, grupta yaptigi konusmada, ‘Barikatlar kurularak bir mahalleye devlet güçlerinin girisi engellenmektedir’ diyebilmektedir. DEMIREL’in bu açiklamasindan sonra Çorum Valisi, ‘Barikatlari gece saldirilardan kendilerini korumak amaciyla halk kurmustur’ demis, böylece DEMIREL’in olayi saptirdigi ortaya çikmistir...” 21

3. Katliamin Ikinci Dönemi [Home]
a) Ikinci Saldiri Hazirliklari

Açik hazirlik ve yetkililerin kayitsizligi
28 Mayis’ta baslayan olaylarda fasistlerin amaci, Çorum ve Çorum’a bagli ilçe ve kasabalarda oturan solcu ve Alevileri baski ve katliamlarla korkutmak, göçe zorlamak, süreç içinde bölgede denetimi tam olarak ele geçirmekti. Ancak, Kahramanmaras katliamindan ders çikaran Çorum halki, saldirinin ilk günü, kendi olanaklariyla kurdugu barikatlarla özgüvenligini önemli ölçüde saglar. Ayrica, fasistler ilk saldirida Sünni toplulugun yeterli destegini görmemislerdi. Bu ve diger nedenlerden dolayi, fasistlerce istenilen basari saglanamamisti.
Fasistlerin çalismalari artik 28 Mayis ve izleyen günlerde cereyan eden saldirilarda görülen eksikliklerini gidermeye yogunlasmisti. Kent halkinin Sünni kesimlerinin aktif destegini almak, baslica amaçlardan biri haline gelmisti. Ayrica olasi eksikliklere karsi, disaridan fasist militan ve silah getirme, saldiriya engel olan ve olmasi beklenen devlet görevlilerini kentten uzaklastirma faaliyetlerini hizlandirdilar. Içlerinde ekipler olusturarak mahalle, kasaba ve köy çalismalarina yöneldiler. Köy ekipleri, militanlarina saldiri yöntemlerini ögretiyor. görev yer ve konumlarini saptiyordu. Saldiri öncesi günün aksami, görevlendirilen ajitatörler, Maras’ta ve diger yerlerde uygulanan ve artik bilinen yöntemi hayata geçireceklerdi: “Aleviler, Çorum’da camileri bombaladilar, çok sayida Müslümani öldürdüler; kadin ve kizlara tecavüz ettiler. Biz Müslüman olarak bu din kardeslerimize yardim etmeliyiz!” Saldirinin baslama mesaji alindiginda, kenti çevre bölgelere baglayan yollar denetim altina alinacakti. Yollarda kimlik kontrolü yapilacak; Alevi ve solcular esir alinarak sorgulama komitesine teslim edilecekti.
Kentte, Validen baslayarak yetkililerin ve istihbarat birimlerinin, fasistlerin hazirliklarindan habersiz olduklari düsünülemez. Bir an kendi kaynaklariyla bilgi alamadiklarini kabullenelim. Ama yetkililer sürekli olarak uyarilmistir. Nitekim, saldiridan üç gün önce, 30 Haziran’da, iki büyük partinin kent temsilcileri, CHP Il Baskani Cemal SOLMAZ ile AP Il Baskan Yardimcisi Erol SAHIN, Vali Yüksel ÇAVUSOGLU ve Emniyet Müdürü Erdem YURTSEVER’le görüsürler; görüsmede, yetkililere MHP’nin saldiriya hazirlandigi iletilerek önlem alinmasi istenir. 22
Tehlikenin varligi, yine 30 Haziran’da, bir baska tür haberci tarafindan da duyuruluyor. Saat 16.30 siralarinda, sonradan Adnan ÖZEJDER’e ait oldugu ögrenilen, 19 AT 535 plakali ve yesil renkli bir Murat 131 otomobil, sol görüslülerin oturdugu semtlere daliyor, içinden çevreye ates açiliyor, ates sonucu Hatice ILHAN isimli bir lise ögrencisi agir yaralaniyor. Halkin takibi sonucu otomobil Milönü semtinde yakalaniyor, içindekiler kaçip kurtulurken, otomobil atese veriliyor. 23
Daha ilginci, Içisleri Bakanligi’na ulasan bir haberdir. Bu habere göre, Çorum’da fasist saldiriya karsi direnen sol görüslülere, köylerden yardim gelecektir. Alinan ‘istihbarat’ sonucu, Içisleri Bakanligi Müstesari Çorum Valiligine su telgrafi çekmistir:
“Sayin Yüksel ÇAVUSOGLU,
Çorum Vali Vekili
Çorum’da meydana gelen olaylarda köy ve köylülerin sehir ve kasabalarda bulunan yakinlarina silah getirerek ya da karisarak yardimci olduklari, bu sebeple Çorum’un köylere açilan çikis yollarinin agzinda daima kontrol yapilmasi gerektigi, Bahabey Korulugu ve Su Deposu bölgesi ile Kussaray Köyü’nden Nadik Pinari ve Milönü Mahallesi’ne gelen yolun kontrol altina alinmasi gerektigi, Alaca, Sungurlu, Mecitözü ilçelerinin de hassas oldugu, buralarda da tedbirli bulunulmasinin gerektigi, olaylarin sicakligini kaybettikten sonra provokatör ve suçlularin aranmasinin zaruri oldugu ileri sürüldü.
Bilgilerinize rica ederim.
Durmus YALÇIN
Müstesar (Içisleri Bakan yardimcisi)“ 24
Bunca bilgi ve uyariya karsin, önlem alinmamasi oldukça anlamli ve düsündürücüdür. Içisleri Bakanligi’nin gönderdigi telgrafin içerigi daha da anlamlidir. Telgrafa göre yalniz solcularin ve Alevilerin oturdugu semtlerin disariyla iliskilerinin kesilmesi öneriliyor. Nitekim telgraf üzerine söz konusu semtlerde operasyon baslatilir. Mahalleyi saldiriya karsi koruyacak 100’e yakin kisi gözaltina alinir. Saldiriyi yapan fasist örgütlerin bulundugu semtlerde hiçbir arama yapilmaz.
Solcu ve Alevilere yönelik operasyonlar sürüyor
Mayis’ta baslatilan ilk saldirida, MHP’li ülkücüler, Alevi ve solcularin yogun oldugu semt ve mahallelere girememislerdi. Olaylar yatistiktan sonra, emniyet kuvvetleri, bu bölgelerde operasyonlara basladi. Terlemezevler semtinde bulunan Çorum Soförler ve Nakliyeciler Dernegi Baskani Hasan ÖZTÜRK, fasist saldirilara karsi cesaretle durmakta ve çevredeki halkin direnmesinde önemli bir rol üstlenmektedir. Ayrica, Hasan ÖZTÜRK’ün evi, fasistlerin üs olarak kullandiklari SSK Hastanesine yakin, çevreye egemen bir tepenin üstündedir. Fasistler, bu tepeyi ele geçiremiyor, böylece istedikleri semtlere ates etme olanagi bulamiyorlardi. Polisler, Hasan ÖZTÜRK’ü de gözaltina alir. Oturanlarin çogunlugu CHP’li ve Alevi olan Üçevler semtinde operasyon düzenleyen polis, semtteki erkeklerden 60 kisiyi gözaltina alinir.
Fasistlerin egemen oldugu semtlerde herhangi bir arama ve operasyon yapilmadigini vurgulamak herhalde gerekmiyor. 25


Cihad bildirisi dagitiliyor [Home]
MHP’li ülkücüler, Iskilip’te bildiri dagitarak halki din için savasa (cihada) çagirir. Bildiri söyle:
“Büyük Türk Milleti, Aziz Iskilipliler,
“Son bagimsiz Türk devleti üzerinde oynanan hain oyunlari, komplolari, plânlari görmemek için artik kör olmak, hatta hain olmak gerekir.
“Türk varligini dünya üzerinden silmek isteyen emperyalist güçlerin yerli usaklari, komünistler, vatan hainleri, bölücüler, Türk devletinin temeline dinamit koymak isteyenler ellerindeki Rus ve Çin yapisi silahlarla ne yapmak istemektedirler.
“Bu eli silahli eskiyalara karsi artik kesin tavir almak, dur demek zamani çoktan gelmis, hatta geçmistir bile. Kiymetli hemserilerimiz, Müslüman Türk milletini batakliga sürüklemek isteyen, bölmek, parçalamak, yok etmek, isteyen komünist cinayet çetelerine karsi uyanik olalim. Türk devletini yok etmek isteyen bu hain emperyalist güçlere karsi yilmadan, çekinmeden, cani pahasina mücadele veren-Ülkücü Türk Gençligi’ne destek olalim. Büyük Cihada hazirlanalim.
“Ülkücü Türk Gençliginin her ferdinin cesetleri birer birer çignenmedikçe bu mübarek vatan topraklarina k