İSLAM’IN ŞARTI

Sofu Bektaşi ye İslam'ın şartını sorar.
-Biridir. der Bektaşi.
Sofu: -Daha İslam'ın şartının 5 olduğunu bilmiyorsun, birde bilimden dem vuruyorsun. Deyince. Bektaşi: - Îmanım, haç ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı da biz kaldırdık, geriye kelimeyi şahadetten başka ne kaldı ?.


--------------------------------------------------------------------------------

GÖMLEĞÎM KURUMASIN DİYE:

Yılın birinde çok kuraklık olur. Köylüler bu yıl açlıktan kırılırız diye yakınırlar. Oradan geçen Bektaşi dervişini görünce, yağmur yağdırması için yardim isterler. Köylülerin üzüntüsünü gören Bektaşi, bir tas su ister ve gelen su ile gömleğini ıslayıp bir tasın üstüne serer. Az sonra kara bulutlar çöker şarıl şarıl yağmur yağmaya baslar. Bunu gören köylüler:
- Sen Evliyalar Evliyasısın! deyip, ayağına kapanırlar.
Bektaşi: - Bu isin Evliyalığımla bir ilgisi yok, bu günlerde yukarıda ki ile aram biraz açık, gömleğim kurumasın diye yağdırıyor yağmuru.


--------------------------------------------------------------------------------

SU İLE FAZLA OYNAMAYA GELMEZ.

Bir mecliste Bektaşi'yi namaza davet etmişler, bakmış herkes kalkıyor, O’ da kalkmak zorunda kalmış. Yanında ki sofu:
-Erenler sen abdest aldın mi? Diye sormuş.
Bektaşi: - İmanım hamurumuz topraktan yoğrulmuş, su ile fazla oynamaya gelmez, demiş.



--------------------------------------------------------------------------------

CIVITIN HA

Bir sofu Bektaşiyi yemege çağırmış, yemekten sonrada Namaz kılmaya davet etmiş. Bektaşi hiçte istekli olmasda yediği yemekten dolayı ev sahibini kırmak istememiş, bir an önce bitirmek için hemen namazgahın başına yürümüş. Bunu gören evsahibi: - Erenler önce abdest alacaksın demiş. Bektaşi dayanamamış,: - Sende iyice cıvıtın ha.... demiş..



--------------------------------------------------------------------------------

ALLAH SİMDİ NE YAPIYOR?

Bir atlı, yol kenarında yorgun Bektasiyi dinlenirken görünce, sununla biraz alay edeyim der ve sorar;
-Erenler bilgin olurmuş, size bir sorum olacak; Çok merak ediyorum, acaba Allah su anda ne yapıyor?. Bektaşi yolcunun edep-sizliğine bozulur ve:
- Îmanım çok büyük bir soru sordun, böyle yüksek bir soruyu ancak yüksek bir yere çıkıp öyle cevaplayabilirim. Burada senin attın sırtında başka yüksek yer yok, sen in, ben ata binip, oradan cevaplayım bu sorunu. Adam attan iner ve Bektaşi biner ve, Bektaşi su cevabi verir:
-Allah şu anda, senin gibi bir akılsızdan ati aldı benim gibi bir akıllıya verdi. Deyip oradan dört nala uzaklaşır.

--------------------------------------------------------------------------------


HERKES KENDİNDE OLMAYANI İSTER .

Bektaşi’nin biri her nasılsa camiye gitmiş, yani başında namaz kılan adam.

-Allah’ım! Beni dinden, imandan eksik etme, diye dua ediyormuş. Bektaşi’de başlamış duaya.
- Allah'ım bana bir şişe rakı parası ihsan eyle... Bunu duyan adam.
- Bre dinsiz imansız herif , hiç Allah’tan rakı parası istenir mi?. Bektaşi
- Kızma be Îmanım, herkes kendinde olmayanı ister. Sen biraz daha din, iman istiyorsun. Benim dinim, Îmanım tamamdır, onun için bende rakı parası istiyorum.


--------------------------------------------------------------------------------

MESCİT NE TARAFTAYDI


Yıllarca dergahta eğitim görüp, saz çalıp, semah döndüren, Cem yürüten Bektaşi dervişini, Piri var git falanca bölgede kendi dergahını kur diye salmış. Gideceği yere varan Bektaşi, hemen yoldan çeçen birine;
- Mescit şu tarafta değimliydi hemşerim yahu? diye sormuş.
– Mescit şu tarafta arka sokakta demiş yolcu. Bektaşi; Yahu niye, o yol meyhaneye gitmiyor mu? Yolcu:
- Yok tövbe, meyhane soldan aşağıda 3. sokakta demiş. Bektaşi sağ ol demiş. Mescide gider gibi yapıp, dönüp meyhaneye dalmış.

--------------------------------------------------------------------------------

SEELAM ALEYKÜM KÜP


Alevi/Bektaşîlikte her şey usulü erkânı ile yapılır, içki içmekte. Bektaşi bir gün meyhaneye girmiş, bağıran çağıran, döküp deviren, Bektaşi’nin selamını alanı bırak, geldiğini bile duyup gören yok. Bektaşi kapının arkasında duran yıllanmış şarap küpüne dönüp yüksek sesle;
- Selamın aleyküm KÜP, demiş.. Bir anda meyhanede ses solup kesilmiş, herkes Bektaşi’ye bakıyor. Biri sormuş;
- Erenler n’oldu kafayı mı oynatın, burada insanlar varken dönüp küpe selam veriyorsun. Bektaşi;
- Bakın, şu küp yılladır içer, yinede edebiyle oturup, gelen gideni de selamsız bırakmaz, siz iki bardak atınca, kendinizi de unutuyorsunuz, selamı sabahı da.

--------------------------------------------------------------------------------

HAK İÇİN OLSUN BACIM


Bektaşi meyhanede bir masaya oturmuş gel babam, git babam, demini de almış, birazda efkarlanmış, gece geç saatlerde, bu güne kadar hiç görmediği, bir şey; bir dansöz çıkmış ortaya kirmen gibi dönmeye başlamış. Yıllarca dergahta sadece semahçıları, dönerken gören Bektaşi dervişi, kendini hava kaptırmış;
- Gösteriş için değil, Hak için olsun bacım, hak için olsun.. demeye seslenmiş.


--------------------------------------------------------------------------------

ENEL-BATIL MI DEMELİYDİ?

Bir mecliste konuşmacının biri Halacı Mansuru çok över. Dinleyicilerden biri ; - Yahu Hiç ‘En-el Hak’ ben Allah’ın denir mi ? Toplantıda bulunan Bektaşî. - Dur hele efendi. En-el-batıl mi demeliydi. (Enel-batıl; doğru olmayan, haksiz, inançsız, gerçek dişi, bos)

--------------------------------------------------------------------------------


ULAMANIN GÖZÜ KALMIŞTIR.

-Hocayım diye köye gelmişti. Zamanın bilgini olarak geçinirdi. Bir gün şunları söyledi: - Ey ümmeti Müslim'in! Cenabil Rabbil Alemin, Ahalinin rızkını üçe ayırmıştır. Bu rızkın birini dilleri ile, ikincisini elleri ile ulâmalar almıştır. Üçüncü hisse de sair halka bırakılmıştır. Deyince Bektaşi de: - O hissede de ULAMANIN gözü kalmıştır, dedi. (Ulâma; seçkin, zengin, üst-sınıf, devletin ileri gelenleri)


--------------------------------------------------------------------------------

SENDE Mİ ÇOCUKLARA UYDUN.

Mahallenin yaramaz çocukları, gezgin Bektaşi dervişiyle alay edip onu taslamaya başlamışlar. Bektaşi yaramaz çocukların taslarından kaçıp kasabanın dışına kendini zor atmış. Tam bu arada ceviz gibi büyük büyük bir dolu yağmaya başlamış. Bektaşi başını yukarı kaldırmış, hey Allah"im sende mi çocuklara uydun, demiş.


--------------------------------------------------------------------------------

BEN NASIL OLSA ARABAYLA GİDİYORUM.

Mahşer günü herkes günahlarını sırtlamış, hesap vermeye gidiyormuş. Bektaşi'nin günahı o kadar çokmuş hiç öyle sırtlamakla cırtlamakla götürülecek gibi değil. Hepsini bir arabaya yüklemişler, üstünde Bektaşi"yi atmışlar. - Git Allah"in belası, git de günahlarının cezasını çek demişler. Bektaşi türkü söyleyerek giderken yolda yaslı bir nine görmüş. Nineni günahı bir keseden az ama, zavallıcık kendini götüremiyor ki günahlarını taşısın. Bektaşi seslenmiş: - Nine, nine". At o torbayı benimkilerin üstüne. Ben nasıl olsa arabayla gidiyorum.

--------------------------------------------------------------------------------


GİDER GELİR.

Bektaşi"ye : - Koskoca ramazan geçti gidiyor, sen hala oruç tutmadın! Bu nasıl istir? diye sormuşlar. Bektaşi: - Îmanım, demiş ramazan gider yine gelir. Bu can giderse bir daha zor gelir.



--------------------------------------------------------------------------------

ANCAK BU KADAR OLUR.

Bektaşi"ye sormuşlar. - Niye bu dünya düz değil de, böyle dağlık tepelik, inişli çıkışlı? - İmanım diye cevap vermiş Bektaşi; 6 günde yaratılan dünya ancak bu kadar olur. (Kuran İncil gibi dini kitaplarda, tanrının dünyayı 6 günde yaratığı yazılıdır.)

--------------------------------------------------------------------------------